19 Kasım 2009 Perşembe

Hain Çember..04.11.2007

Aslında herşey çok güzeldi maç sonundaki skor hariç. Karşıyaka İstanbul’a Galatasaray karşısına yenilgisiz bir şekilde gelmiş, beşte beş galibiyeti kafasına kazımış Karşıyaka’ya dönmeyi planlıyordu. Ama olmadı. Sonuçta kağıt üzerinde bir deplasman maçında yenilgi alındı, o kadar...Skora fazla takılmayıp olanlara bakalım...

Maç öncesindeki bir kaç gün Karşıyaka seyircisinin İstanbul’da Galatasaray maçına alınmaması gündeme geldi, taraftardan yönetime tepkiler, ağır eleştiriler hemen yağmaya başladı. Planlar yapıldı, bozuldu ama sonunda tüm engeller kalktı ve taraftarımızın maça geleceği kesinleşti. Uzun zamandır ardışık galibiyetler almayı unutmuş Karşıyakalıları beşinci üst üste galibiyet heyacanı sarmıştı. Kimi Karşıyakadan otobüslere atlayıp geldi, kimi uçakla , kimi İstanbul’un uzak noktalarından , kimi başka şehirlerden...

Ayhan Şahenk Salonunda görülmemiş bir çoşku yaratan Karşıyakalıları kabul edemeyen bazı Galatasaraylılar maç öncesi kantinde burası İstanbul ulan diyerek sandalyeler fırlatarak kıskançlıklarını dışa vurdular. Bu salonda tek giriş ve ayrılmamış kantin alanı olduğundan güvenlik problemi iki taraftarın olduğu her maçta yaşanıyor. Polis sayısının çokluğu ve polislerin alıştığımızdan daha anlayışlı olması çok fazla ciddi olay yaşanmamasına neden oldu. Ama asıl ciddi olayların yaşanmamasının nedeni tahriklere kapılmayıp sağ duyu sahibi davranan Karşıyaka taraftarınındı.

Maç başlamadan önce salonda son zamanların İstanbuldaki basket maçlarında en fazla sayısına ulaşan Karşıyakalıların çoşkusu çok güzeldi. Kulüp Başkanımızın da maça gelmesi bu coşkuyu daha da arttırdı. Taraftarımızın başlattığı İstiklal Marşı ve teröre lanet sloganlarına Galatasaraylılarda katıldı. Ne kadar farklı takımları tutsakta vatanın bölünmezliği konusunda herkes bir müddet için tek yürek davrandı.

Maç başlayınca tek yürek olmak falan hikaye hemen karşılıklı el kol hareketleri, küfürleşmeler ayyuka çıktı. Maça hızlı başlayan Galatasarayı ilk çeyreğin ikinci yarısında tamamen maçtan düşüren Karşıyakanın olumlu basketbolu ve kendinden emin hali Karşıyaka taraftarının coşkusunu da en üst düzeye çıkarmış, tezahurat ile bastıramadıkları sesimizi stadın hoparlörlerini sonuna kadar açıp engellemeye çalışıyorlardı. Galatasaray’ın maliyeti bize göre çok daha fazla olmasına rağmen aslında Karşıyaka çok daha iyi ve belki yüz maç yapsa doksan dokuzunda Galatasarayı yenebilecek güçte görünüyordu.

İkinci çeyrekte yine iyi başladık hatta bir ara farkı 7 sayıya kadar çıkarttık. Ama maçı kaybetmemizin ana sebeplerinden biri Galatasaray’ın bu farktan sonra 16 sayılık bir seri ile öne geçmesi oldu. Cüneyt’in üçlükleri, sert savunma ve Ahmet Kandemir’e verilen teknik faul bu seriye neden oldu. Özellikle Sean Marshall’ın çabaları ile farkı kapatmayı başardık ve devreye yalnızca 4 sayı geride 35-39 girdik.

Devre arası olunca tek kantin alanına ve ortak tuvalete iki takım taraftarlarının beraber girmesi tansiyonu yine arttırdı, itiş kakışlar oldu ve bu gerginlik ikinci yarının daha küfürlü ve gergin geçmesine sebep oldu. Hatta karşı tribünden atılan 1.5 litrelik iki dolu pet şişe mola anında takımımızın hemen yanına düştü.

Üçüncü çeyrekte bir ara fark 16 sayıya kadar çıktı. Aslında maçı kaybetmemizin bence en önemli diğer sebebi serbest atışlarda inanılmaz düşük yüzde ile oynamamız. Resmen kritik tüm serbest atışları kaçırdık. Ayrıca potaya atılan şutlarda da çok fazla şanssızlıklar yaşadık. En basit atışlar, ardı ardına atılan turnikeler bile kaçtı. Buna rağmen 6 sayı geride maça ortak bir şekilde son çeyreğe girmeyi başardı Karşıyaka.

Maçı seyrederken o kadar takıma güveniyordum ki , nasıl olsa farkı kolaylıkla kapar ve öne geçeriz diye düşünüyordum. 1 sayıya kadar farkı düşürmemize rağmen bir türlü öne geçemedik. Pota kritik şutları almamaya yemin etmişti sanki. Serbest atışlarda da kötü gidiş sürünce maçı kaybettik. Yalnızca 4 sayı , düşündükçe çok anlamsız geliyor bu maçı kaybetmemiz.

Kaybettik kaybetmesine ama salona gelen tüm taraftarlar bence son derece zevkli ve Karşıyaka yakışır bir takım izlediler. Özellikle dikkat ettim kötü atışları ve hataları sonrası Gary Neal’in kendi kendini parçalaması takımda ne kadar motivasyon olduğunun kanıtı gibiydi. Unutmamak lazım son senelerde Play-off bile oynayamıyorduk. Bu takımla Play-off serisine kalmamak diye bir durum düşünemiyorum. Kesinlikle bu takım Play-off oynayacaktır ve başarılı olacaktır.

Benim üzüldüğüm ana nokta şu. Yaklaşık 25 senedir mümkün oldukça Karşıyaka maçlarına giderim. Taraftarın havaya girdiği ve ilgi gösterdiği maçların çoğunda ( hatta %99’un da) hep o maçı kaybederiz. Bu bir sonraki maça olumsuz yansır ve seyirci sayısını düşürür. Futbolda da , basketbolda da bu durumu hep yaşıyoruz.

Karşıyaka taraftarının yenilgilere sabrı bence tez konusu olacak kadar önemlidir. Tekrar tekrar aynı yolları çekmek, Karşıyakadan türlü zorluklarla kendi içinde bile deplasman olan İstanbul’a hiç üşenmeden tüm yenilgilere rağmen gelmek , İstanbul’da yaşayan Karşıyakalılarında ceplerindeki son paraları yol ve bilet için ayırması anlatılamaz bir sevginin kanıtıdır. Hiçbir kendini büyük takım diye lanse eden takım taraftarının anlayamayacağı bir duygudur bu. Çok iyi hatırlarım Fenerbahçe bizim gerimizde kaldığı 1987 sezonunda Fenerbahçe stadında 2000 kişiyi zor topluyordu. Yani başarı olmayınca onlarda bizdeki gibi sabır hiç bir zaman olmaz.

Bu ay 95. yılını kutladığımız Karşıyaka Spor Kulübü’nün bu vefakar taraftarına tekrar sevinecek başarılar verme zamanı artık gelmiştir. Görünen o ki bu maçta yenilse de , basketbol takımımız bu sevinci yaşatabilecek en potansiyel takımımızdır. Maçın sonunda takımı yanına çağırıp “yenilsekte yensekte taraftarın sende” diyerek basketbolcular ile Kaf Kaf çeken bu büyük taraftar bence artık üzüntülerin yanında sevinci de hakediyor...

Hiç yorum yok: