18 Kasım 2009 Çarşamba

Efsane Çok Ucuza Gitti..23.08.2007

Ağustos ayı içinde Cumhuriyet tarihinin bilinen en eski simgelerinden biri sessiz sedasız, basında çıkan bir kaç küçük yazı ile geçiştirilerek satıldı.

Bu isim herkesin bildiği Göztepe Spor Kulübün’den başkası değildi.

Tarihinde ilk kez futbol takımı geçen sezon amatör lige düşen , geçmişteki başarıları ve Karşıyaka ile şampiyonluk yolunda 1981 yılında oynadıkları iddialı maçta ikinci lig dünya seyirci rekorunu kırarak hala yurtdışı menşeili bir çok internet sayfasında ve yazılı kaynaklarda ismi geçen Göztepe’nin satılmasına , TMSF ’ nin Esenler binası önünde biriken, hiç üşenmeden İzmir’den İstanbula gelen bir kaç otobüslük vefakar taraftarı dışında kimsenin fazla sesi çıkmadı. Binlerce Göztepe taraftarının son senelerde içinde bulundukları durum yüzünden kalpleri zaten kırıktı, ihaleden sonra da tarif edilmez bir üzüntü içinde geleceğe umutlu bakıp bakmama kararsızlığına düştüler.

Aslında bugüne gelene kadar geçen son on senede bir çok sıradışı olay gerçekleşti. 1997 yılında genel kurulunda yapılan tüzük değişikliği ile futbol şubesi şirketleştirilip Yeni Asır gazetesine devredildi. 1998-1999 sezonunda 17 yıl sonra Göztepe şahlanıp tekrar Süper Lige çıkmıştı. Herkes yapılanların ne kadar akıllıca olduğunu düşünüyordu saf saf. Aynı sene Süper Ligden düşen, ama sonraki sene tekrar dönen Göztepe A.Ş. , başarılı geçen , oldukça havaya girilen ve bol bol vaatlerin savrulduğu 2001-2002 sezonunu Süper Ligde yedinci sırada bitirdi.

İşte bu sezondan sonra Göztepe A.Ş.’nin dibe doğru inmeye başlayan serüveni başlamıştı. 2002-2003 sezonunda futbol takımı ile beraber basketbol takımı da alt ligin yolunu tutuyor ve kelimenin tam anlamı ile paraşütsüz inişe geçiyorlardı. Bir sezon hariç hep bir alt lige düşerek taraftarlarını derin üzüntüye ve çaresizliğe itiyordu. Önce Lig A macerası bitti , sonra Lig B , en son nokta 2007’ nin Nisan ayında Göztepe’nin amatör lige düşmesiyle konuluyordu.. Bilanço 5 sezonda 4 kez küme düşmekti.

Süper Ligde yedinci olunan sezon başkanı tarafından Real Madrid ile özdeşleştirilen Göztepe, yalnızca iki sene sonra yine başkanının açıklamalarında sanki ileriyi görüyormuş gibi “Göztepe amatör kümeye de düşse hepimiz Göztepeliyiz” boyutuna dönüveriyordu.

Geçen beş altı senede Göztepe gerçekten çok kötü yönetildi. Başkanlar ve başkan adayları arasında devamlı atışmalar, karşılıklı suçlamalar hiç bitmeden sürdü. Siyaset için yapılan yalakalıklar, çıkar ilişkileri devamlı gündemdeydi. AKP 2004 seçimlerinde Göztepe Başkanını Konak Belediye Başkan adayı göstererek sporla siyaseti tamamen aynı kefeye koyuyordu tepkilere aldırmadan.

Göztepe A.Ş. ve Göztepe Derneği gibi iki başlı yönetime bir de Kurtuluş Platformu katıldı zaman zaman , ama hiç biri kurtarmayı başaramadı Göztepeyi.

Bu çekişmeyi ve maddi imkansızlıkları bazı örnek olaylar çok çarpıcı bir şekilde anlatıyordu.

2006 Ağustos ayında Göztepe Derneği, altyapı takımını Menemen’e göndermeyerek Göztepe A.Ş. yönetimindeki A takımı ile hazırlık maçı yapmasını engelledi. Teknik direktör bile izlemek istediği altyapı takımının yönetim tarafından yollanmamasını hayretle karşıladı. İki başlılık böyle bir şeydi, yalnızca takıma zarar veriyordu.

Daha vahim bir haber 2006 Haziran ayında duyulmuştu. Göztepe kalecilerinden Serhat borcunu ödemek için 50 YTL haftalıkla bakkalda çalışmaya başladı. Sanırım bu olay Göztepe’nin içine düştüğü durumu çok net anlatıyordu. Bu olay da Kurtuluş Platformu ve Göztepe A.Ş. tarafından yapılan açıklamalar ve karşılıklı suçlamalarla kapatılmaya çalışıldı.

Ekim 2005 te de Alsancak Stadında Afyon maçının başında Başkan İskender Tuğsuzu istifaya çağıran taraftara maç sonunda futbolcularda katılmış, böylece futbol tarihinde ilklere imza atan Göztepe başka bir ilke daha imza atarak futbolcuları başkanın istifa etmesi için bağırmıştı.

Sonunda taraftarlarda biraz olsun uyanıp , Eylül 2006 da isyan edip basın bildirisi yaptılar ve yürüdüler. Tek amaçları gönülden bağlı oldukları Göztepe’nin artık bu durumdan kurtulması ve senelerdir en ufak bir gelişme görmedikleri kulüplerinin nasıl milyonlarca YTL borcun altına girdiğini öğrenmekti. Senelerce en büyük destekçileri Yeni Asır ve Dinç Bilgin’den hesap sordular bildirilerinde. Ama atı alan Üsküdarı geçmişti bile. Sonuç sezon sonu amatör kümeye düşmekle noktalandı...

İşte içi son senelerde boşaltılan, bir çok kişiyi zengin eden , yöneticilerin başının hukuk ile hiç barışık olmadığı, kişisel ve politik amaçlar uğruna ismi kullanılan oyuncak edilen bu kulüp satıldı sonunda. Hem de öz sahiplerinin olmadığı , hatta aynı şehirden olmayan , son zamanlarda iktidarla yıldızı parlamaya başlayan bir holdinge. Satışa konu olan ticari ve iktisadi bütünlük, Türkiye Futbol Federasyonu nezdindeki tescil ve liglerde yarışma hakkı, futbolcu ve diğer teknik personel sözleşmelerinden kaynaklanan haklar, menkul mallar ile bu mal, hak ve varlıkların sözleşmelerinden oluşuyordu.

Halbuki taraftarlar bu ihaleyi alabilmek için ellerini cebine bile atmışlardı. Dernekler birleşmiş, Göztepe Danışmanlık, İşletme ve Spor Hizmetleri Ticaret A.Ş adına ihaleye katılmıştı. Bir taraftan Mustafa Kocaoğlu’da Öz Göztepe Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar A.Ş. ismi ile ihaleye katıldı.
İşin en kötüsü Göztepe adıyla ihaleye giren bu iki firma daha kapalı teklif aşamasında verdikleri tutarın düşüklüğünden elendi. Haklı olarak verilen 151 Bin YTL ve 280 Bin YTL lik tekliflere taraftar “Ev mi alıyorsunuz yoksa koskaca kulübü mü ? “ diye isyan ettiler.

1981 yılında Göztepe’yi izlemeye gelen 40.000 kişi yalnızca 35 YTL vermiş olsa kulüp başkalarının eline gitmeyecekti kaba bir hesapla.

Şimdi Göztepe’nin yeni sahibi Holding mavi boncuklar dağıtmaya başladı bile. Hatta G.Oftaşı alarak bir sezon sonra Göztepe’yi tekrar Süper Lige çıkarma planları bile konuşuluyor. Futbolla ve yalnızca sporla ilgilendiklerini devamlı hatırlatıp taraftarın sahip çıkmasını ve destek olmalarını bekliyorlar. Zaman bu tür satın almaların sonuçlarının ne olacağını ve satın alanların gerçek yüzünü gösterecektir.

Brezilyalılar futbolu din gibi görürler, futbola taparlar. Türkiye’de de toplulukları etkileyen şeylerin başında din ve futbol vardır. Gavur İzmir hala iktidarın eline tam olarak geçiremediği bir şehir. Ne de olsa gavur, dinle ele geçirilemeyen bir şehiri en etkili diğer güçlü silahla vurmak belki de en akıllıca yol...

Hiç yorum yok: